Nerde Kalmıştık?

İki yılda bir yazınca buna ne kadar blog deniyor bilmiyorum gerçi artık neye blog deniyor onu da bilmiyorum. Atlas bu yıl 7 olacak, Alaz da 3. Zaman ele avuca sığmıyor. Onların büyümesinin sevimliliği yanında bizim yaşlanmamız oldukça sevimless ama daha ilk on cümleyi yazmadan konuyu kendi dramım haline getirmeyeceğim nasılsa bunu yapabileceğim nice satırlar var…

Zamanda Göreceliliği Gördüm

Çocukların zaman algısı bizimkinden farklı. Bunu benim öğrendiğim şekilde öğrenmemek için bence bu yazıyı okuyun.

Orda mısınız?

En son Haziran 20’de ekran başına geçip “bundan sonra daha sık yazıcam” demişim. Demekki “daha” ve “sık” kelimelerinin anlamını henüz çok iyi bilmiyorum, yan yana geldiklerinde kafamı karıştırıyorlar. Kendimi eleştirme erdemini gösterdiğime göre devam edebilirim değil mi? Atlas’ın aramıza katılma süreciyle başlayan yazma telaşımın iki nedeni vardı. İlki, kendi anne ve babamla hatıralarımın benim hatırlayabildiğim…

Dördümüz…

Bloğu yazmaya başladığımda adı atlaspare.com’du ve ilk yazımın başlığı “Üçümüz”dü. Şu an bloğun adı soydanbeyveogulllari.com ve bu yazının başlığı da “Dördümüz”. Demekki bir çocuğumuz daha olmuş ve o da erkekmiş yani artık bir oğlumuz daha var.   İlk birkaç satırdan da çok belli olacağı üzere, yazmaya çok uzun süre ara verince yazmayı tamamen unutmuyorsun ama tıpkı…

Yetişkinlerde okul korkusu :p

Sevgili Atlasparem, Düne kadar yediğin içtiğin, altına yaptığın yapmadığın, düştüğün kalktığın, dediğin demediğin derken güle oynaya birlikte büyüyorduk. Tabi biz bu konularda da kafaya takacak bi dünya konu, doktora – google’a – eşe dosta soracak bi milyon soru yine buluyorduk, ne de olsa ilgili ve yaratıcı ebeveynleriz. Lakin artık 2,5 yaşına geldin ve daha sofistike…

Öcü Dediğimiz Meğer İnsanmış

Çocuğun olana kadar, çocukluğunda dinlediğin masallarla arayı açıyorsun. Çocuğun olunca o masallar pantolonunun cebinde unutup bulduğun para misalı yüzünü güldürüyor. Al onları bozdur bozdur anlat, çocuk mutlu sen mutlu. Lakin anlattığın şeyleri yetişkin kulağınla sen de duyunca için bi ürperiyor. İçinde bu kadar şiddet, ölüm, aldatmaca dolu şeyleri biz çocukken nasıl dinlemişiz diye şaşırırken bi yandan…

Sırtımı Sev…

Atlascık, Uyumak istemiyorsun biliyorum. Günde birkaç saat beraberiz onu da uykuya kurban etmek   zaman kaybı geliyor, anlıyorum. Masalları uç uca ekletiyorsun. Kırmızı başlıklı kız, karlar kraliçesi, rapunzel, pamuk prenses ve yedi cüceler derken repertuar bitiyor uydurmaya başlıyorum. Babam beni bremen mızıkacıları ile büyüttü, tek bir masal ama işte o anlattığı için sorun değil olsun varsın. Derken…

Kurt mu Kuzu mu?

“Kuzucuk” diye sevip duruyoruz, oğlan hakkaten kuzu oldu sanki. Yani düşününce aslında fena da değil bu durum, sakin sakin yaşıyoruz ama kuzu mu yetiştirmeli yoksa biraz kurt mu katmalı hamuruna diye kasıyor insan.

Eyvah Oğlum Ergenliğe Girdi!

Önce kırık kırık kelimeler gelmeye başladı, “hah” dedim “iletişim kuracağız süper olacak, o da derdini analatacak” meğer derdi benleymiş de konuşmayı bekliyormuş!

O işgüzar babam mı?

Atlas Merhaba, Son zamanlarda kahramanı olmaktan utandığım bir iki olayı anlatayım da babana biraz gül bakalım. İlkokulda hayat bilgisi dersinde